ZORLAŞTIRAN BENİM - Fibromiyalji ve Hayat



Zorlaştıran Benim.


Kendinle konuştuğun olur mu? Yaşadıklarını tekrardan değerlendirmeye alan detaylara inen iç sesin. Şöyle deseydim, neden böyle yapmadım, niye şu mimiği yaptı gibi muhakemelere yönelir mi? Başkasının dertlerine çözüm bulmak için kendini paraladığın zamanlar. Tüm netliği ile konuşan iç sesin neler diyor?

Kısıtlanmışlıklar, yapmak isteyip yapamadıkların, hayallerin.

Aynı anda bir çok şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışmak. Telaşlı mısın? Başkalarının derdine ortak olmak ve kendiniz haricinde herkesi düşünmek. Hayır diyememek?

Geçmişe dair derin izlerin, öfke, üzüntü gibi acılar hala seninle mi?   

Olmadık bir şeyi büyüttüğün veya biriktirip biriktirip  öfke patlaması yaşadığın zamanlar?

Psikolog veya psikanalist değilim. Baş edebildiğim müddetçe kendi kendimin dermanı olmaya çalışıyorum.

Anladım ki aşırı derecede fedakar olmak iyi bir şeyden öte karşılıklı zararmış.  Bu nedenle önce “ben” demek bencillik değil öz saygıymış. Herkesin derdine ortak olmakla, sırtlanmayı ayırt etmek gerekirmiş. Elimde sihirli bir değnek yokmuş meğer. Herkes gibi yapabildiklerim ve yapamadıklarım, sahip olduklarım ve olmadıklarım varmış. Boşuna kendimi nasıl yapsam diye kasmanın, üzmenin alemi yokmuş.

Geçmişte ki yaşanmışlıklar bitmiş, o duyguları tekrar tekrar yaşamanın bir manası, faydadan ziyade zararmış. Yarayı derinleştirip kanatmak yerine tedavi edip yanlışlarımla, olaylarla, başkaları ile barış yapmam gerekmiş. Hani şu kişisel gelişim kitaplarında affetmek dedikleri aslında haybeye söylenmiş sözler değilmiş. İnsanı rahatlatıyormuş. Hata, hatalı aramak yerine çözüm odaklı olmak daha iyi hissetmemi sağlıyormuş.

Canımı sıkan, üzen insanlara katlanmaya gerek yokmuş. Karşımdakini kırmamak namına bin dereden su getirmek boşunaymış. Saygı çerçevesi içinde sormak, duygularımı ifade etmek, konuşmak çok daha kolaymış. Herkes tarafından sevilmeye veya herkesi sevmeye çalışmak manasızmış. Beni olduğum gibi kabul eden, beklentileri olmayan kişilerle yaşamak, halkayı genişletmek yerine daraltmak çok da zor değilmiş.

“Daha çok malım olsun”, “üst model telefon kullanayım”, “Daha! Daha da olsun”’un sonu yokmuş hatta yalandan öte değilmiş. Hangisi götürebilmiş ki ben götürebileyim. Her şey zamanı gelince oluyormuş, işler zamanı gelince de bitiyormuş, olmamış şeylere dertlenmek dert yaratmaktan başka bir şey değilmiş.

Tüm bunlar ve bunun gibi şeyler başıma saplanan, sırtıma sokulan bıçaklar, bacaklarıma bağlanan ağırlıklarmış.

Çocukluktan başlayan sorgulama, mücadele neticesinde gelinen nokta. Hiçbir şey için geç değilmiş. Aslında hayatı zorlaştıran sadece BENMİŞİM.


Doğal Şifa Kaynakları